Alternatif Evrenler Teorisi (Çoklu Evrenler) Teorisi nedir?

Son yıllarda Cern’de yapılan deneylerden sonra bilim insanları, atomdan daha küçük bir zerreciğin saniyenin (10-43) daha kısa bir süre içerisinde aniden patlayarak şu anda içerisinde bulunduğumuz evreni oluşturduğunu iddia etmektedirler.

Fizikçiler, evrenin başlangıcı olarak kabul ettiğimiz,13.8 milyar yıl önce meydana gelen “Büyük Patlama”nın, imajımızın yansıması olan ve zamanın tersine aktığı bir başka evren daha oluşturduğunu düşünmektedirler.

Yani bir tek evren olmadığını, bunun aksine sonsuz sayıda alternatif evrenler var olduğunu iddia ediyorlar!

Fakat bunu deneysel olarak kanıtlamak çok zor. Bunun nedeni ise, bu evrenler arasında hiçbir şekilde etkileşimin olmaması.

Kısaca özetlersek; başka bir evrende başka bir siz! varsınız ama bu asla kanıtlanamaz.

Çünkü sizin verdiğiniz kararlar başka bir evrenin ortaya çıkmasına neden olmadı, o evren zaten vardı ve siz sadece içinde olduğunuz evrendeki gidişatı değiştirme gücüne sahipsiniz ve verdiğiniz kararlar ile de bunu yaptınız.

Alternatif Evrenler

Alternatif Evrenler

Son zamanlarda ortaya atılan bir iddia bu teoriyi daha somutsal bir hale getirdi. Buna göre uzayda evrenin geri kalanından daha az sayıda galaksi içeren büyük bir Soğuk Leke bulunuyor. Yeni teoriye göre bu süper boşluk başka bir evren bizim evrenimizle çarpışınca oluştu.

Yani çevresindeki kara deliklerden ya da diğer yapılardan daha az maddeye sahipti ve daha soğuk olmasının sebebi de buydu.

Alternatif Evrenler

Alternatif Evrenler

Parçacık fiziği ile açıklanabilen bu iddia şu an için tam olarak çürütülemese de ortaya bambaşka bir iddia daha atıldı. Bu iddiaya göre Soğuk Leke, evrenimizle başka bir kabarcık evreninin çarpışmasıyla oluşmuş olabilir.

Alternatif Evrenler

Alternatif Evrenler

Yani 13.8 milyar yıl önce patlayan atomun, başka bir atom ile gerçekleşen çarpışmasından geriye kalan bir hatıra ! Biz var olan evrenlerden rastgele birisinde yaşayan canlılardan biriyiz.

Kuantum fiziğinden türetilen çoklu dünyalar yorumuna göre alternatif kopyalarımızın yaşadığı paralel evrenler var. Ancak çoklu evrenler modelinde alternatif kopyalarımız olan paralel evrenler olması şart değil. Bazı çoklu evren modellerinde bizim evrenimizin alternatif kopyaları yok. Ancak kainatta sonsuz sayıda evren varsa aynı zamanda sonsuz sayıda birebir kopyamız olmak zorunda. Sonsuz sayıda farklı evren, sonsuz sayıda kusurlu kopyamız olan evren ve sonsuz sayıda birebir klonumuz olan evren. Dolayısıyla sonsuz sayıda evren varsa yaptığımız, yapacağımız, yapabileceğimiz her şey sonsuza dek kopyalanacak.

Örneğin: Her davranışınız ya da fiiliniz, her eylem, her değişim, her etki sizin yaşadığınız yaşam (evren) alanınız içinde potansiyel farklı evrenler meydana getiriyor. Düşünün ki; Yarın evlenip çocuk sahibi olmam zincirleme bir etki olduğu için binlerce hatta sonsuz sayıda potansiyel alternatif evren oluşturacaktır. Daha ileri düşündüğümüzde gelecek jenerasyondaki torunumun torunu dünyayı ve insanlığı yok edebilecek bir silah keşfedebilir. Bu olabilecek bir potansiyel.

Bu adam ne demek istiyor? Saçmalamaya başladı diyebilirsiniz. Daha açık söylemek gerekirse Atom bombasını icat eden kişinin yüzyıllarca önceki dedesi böyle bir evlat sahibi olacağını bilseydi sizce buna engel olmaz mıydı?

Kuantum fiziği, şişme modeli ve sicim teorisi astrofizikçileri çoklu evrenleri kabul etmeye zorluyor.

ALTERNATİF GEÇMİŞLER, ALTERNATİF GELECEKLER

Kuantum fiziğinde bir elektron yüzde 30 olasılıkla sağdan ve yüzde 70 olasılıkla soldan gidebilir. Ünlü fizikçi Richard Feynman’ın gösterdiği gibi gerçek dünyada elektronun ya soldan ya da sağdan gittiğini görürüz.

Buna karşın, matematiksel olarak rotasını hesaplamak istiyorsak soldan giden elektronun yolunu ancak sağdan gitme ihtimalini de hesaba katarak çizebiliriz. İşte Carroll gibi düşünen fizikçilere göre bu olgu çoklu dünyalar olduğu anlamına geliyor.

 Kısacası bizim evrenimizde elektron soldan gitmişse o elektronun sağdan gittiği bir paralel evren de mutlaka var olmalı. Dolayısıyla “o kızla evlendiğiniz bu evrene” ek olarak başka kızla evlendiğiniz bir evren de var. Bu evrende fizikçi iseniz çöpçü olduğunuz bir alternatif evren kopyanız da var.

Başka evrenlerde alternatif kopyalarımız olabileceğine işaret eden paralel evrenler meselesi aslında bilimkurgu filmlerinin değil, kozmolojinin konusu. Bazı fizik modellerine göre paralel evrenler var.

PARALEL EVRENLERİN KÖKENİ

Paralel evrenler nereden çıktı diye sorarsak bunun iki yanıtı var: Felsefi yanıtı ve fiziksel yanıtı.

ANTROPİK İLKE (Felsefi)

Buna teknik olarak kozmolojik argüman, daha az teknik olarak ilk neden sorusu veya en basitinden “neden burada varız?” diyebiliriz. Neden bu evrende insanlar var? Neden içinde bulunduğumuz evrende en az bir gezegen hayata elverişli?

Bugün evrenlerin nasıl oluştuğunu açıklayan birçok teori bulunuyor, ama içlerinden hiçbiri neden hayatın ortaya çıktığını açıklamıyor. Evet, bilimdeki bütün neden soruları aslında “nasıl” sorularıdır; ama biz insan hayatına elverişli bir evrenin nasıl ortaya çıktığını bilmiyoruz.

DÖRT SEÇENEK (FİZİKSEL)

1.ÇOKLU DÜNYALAR YORUMU

Teorik fizikçi Sean Carroll’un katıldığı yorum bu: Kuantum fiziğinde Schrödinger’in kedisi deneyini duymuşsunuzdur. Bu deneyde dışarıya tümüyle kapalı bir kutuya bir kedi koyarsınız. Kedinin yanında zehir şişesi vardır. Zehir şişesini kırıp hayvanı öldürecek olan çekiç de radyoaktif bir atoma bağlıdır.

Kuantum fiziğindeki Heisenberg’in belirsizlik ilkesine göre, radyoaktif bir atomun ne zaman “bozunarak” daha az radyoaktif bir atoma dönüşeceğini öngörmek imkansızdır. Bu rastlantıyla olur. Atom bozunursa çekiç şişeyi kırar ve kedi ölür. Bozunmazsa kedi yaşar.

Yine belirsizlik ilkesine göre, bir atomun dış dünyayla bağlantısını tümüyle keserseniz o atom süper pozisyon durumuna girer ve hem bozunmuş hem de bozunmamış olur. Gerçek dünyada bunu mikroskobik atomlar üzerinde deneyler yaparak gözlemlemeyi başardık.

  1. SİCİM TEORİSİ

Sicim teorisi kuantum fiziğiyle görelilik teorisini birleştirip her şeyin teorisini geliştirmek için gelecek vaat eden en büyük teori. Sicim teorisine göre, evreni oluşturan temel parçacıklar tek boyutlu süper küçük sicimlerden meydana geliyor.

Böylece dünyadaki tüm fizik kuvvetlerini sicimlerle açıklayabiliyoruz: Elektromanyetizma, kütleçekim, zayıf ve güçlü nükleer kuvvet. Yalnız bir sorun var: Sicim teorisinin çalışması için 10 uzay boyutu ve 1 zaman boyutu lazım.

Oysa bizim evrenimizde sadece 3 uzay boyutu ve 1 zaman boyutu görüyoruz; yani görebildiğimiz kadarıyla evren 4 boyutlu. 11 boyutlu değil. Peki diğer 7 boyut nerede?

Sicim teorisinin güncel versiyonu olan M teorisine göre, ekstra 7 boyut çok küçük ve kendi üzerine tespih böceği gibi kıvrılmış durumda. Bu yüzden ekstra boyutları göremiyoruz. Bunun çoklu evrenle ne ilgisi var derseniz hemen anlatalım:

11 boyutlu bir kainatta evreni meydana getiren sicimleri düzenlemenin 10500 yolu var! Özetle sicim teorisine göre kainatta en azından 10 üzeri 500 evren var. Bunlardan biri de yaşadığımız evren. Bu aslında bir çatı kavram olsa da çoklu evren derken bilim insanları genellikle sicim teorisini kast ediyor.

 3 .ZAR KOZMOLOJİSİ

 Zar kozmolojisi fizikten türetilmiş bir çoklu evren teorisi. Buna göre başka dünyalarda başka işler yapan alternatif kopyalarımız yok, ama fiziksel olarak gerçekten birbirine paralel olan evrenler var.

Zar kozmolojisine göre zamanla birlikte 4 boyutlu olan evrenimiz en az 5 boyutlu kainatta üst üste veya bakış açınıza göre dikey olarak yan yana dizilen, tıpkı domino taşları gibi yan yana dizilmiş olan sonsuz sayıdaki evrenden biridir.

Evrenimiz elbette 4 boyutlu, ama nasıl ki bir lamba direğine uzaktan bakınca tek boyutlu görünüyor; kainatta tost dilimleri gibi yan yana dizilmiş evrenler de uzaktan bakınca kağıt yaprakları gibi ince, düz ve iki boyutlu olarak görünüyor (trafik lambası direğine yakından bakarsanız bir karıncanın aslında üç boyutlu olan bu direğin çevresinde çember çizerek yürüdüğünü görebilirsiniz).

BÜYÜK PATLAMA

Zar kozmolojisine göre birbirine paralel olan iki evren ara sıra çarpışıyor ve böylece çok sayıda büyük patlama yaşanıyor. Büyük patlamalar, sonsuz uzunluktaki birer kağıt şeridine benzeyen bu evrenlerde, içinde yaşadığımız gibi yepyeni gözlemlenebilir evrenler oluşmasına yol açıyor.

Aslında 11 boyutlu uzayda birbirine paralel olarak yüzen bu iki sonsuz uzunluktaki evren şeridi, boylu boyunca ve farklı noktalarda defalarca çarpışmış olabilir. Her çarpışma noktasında ayrı bir büyük patlama yaşanmış ve başka bir evren oluşmuş olabilir.

Söz konusu evrenler birbirine ışığın asla ulaşamayacağı kadar uzak olduğu için bunlar ana evren (mega evren?) dilimlerinin üzerinde yan yana dizilen, ama birbirinden kopuk olan farklı gözlemlenebilir evrenler olarak kabul edilebilir.

  1. ŞİŞME MODELİ

Kainatı oluşturan boşlukta sonsuz sayıda gözlemlenebilir evren yaratmanın başka bir yolu daha var. Bu da şişme modeli. Şimdi kısaca bunu açıklayalım.

Evren büyük patlamayla oluştu. Bunu kozmik mikrodalga arka plan ışımasına ve görelilik teorisine bakarak anladık, kısacası büyük patlamanın varlığını kanıtladık. Bununla birlikte Evren’de madde ve enerji oldukça eşit miktarda uzayın her yanına dağılmış durumda. Oysa patlamayla oluşan bir evrende maddenin belirli yerlerde toplanmasını beklerdik. Uzaya tekdüze dağılmasını değil.

BALON GİBİ ŞİŞTİK

Alan Guth’un 1979’da geliştirdiği şişme modeline göre, evrenimiz kuantum fiziğindeki belirsizlikler nedeniyle çok kısa bir süre için balon gibi şişti ve ışıktan hızlı genişledi (büyük patlamadan hemen sonra Evren’in mikroskobik boyutta olduğunu hatırlayalım)

Bu sebeple küçük evrende dağınık su kabarcıklarına benzeyen mikroskobik madde ve enerji topakları bugünkü Evren’e neredeyse eşit ölçüde dağıldı. Böylece şişme modeli bize maddenin ve enerjinin Evren’e neredeyse eşit biçimde dağılmasını açıklamış bulunuyor.

Ancak, evren bir süre için şişerek ışıktan hızlı genişlediyse büyük patlama göremeyeceğimiz kadar uzaklarda devam ediyor olabilir. Belki bölgemizdeki büyük patlama bizim evrenimiz şişip seyrelince ve dolayısıyla soğuyunca sona erdi.

Oysa büyük patlamayla oluşan kainatın başka kısımlarında patlama daha geç sona ermiş; yani şişme evresi daha geç sona ermiş ve hatta ışıktan hızlı bir şekilde bugün de devam ediyor olabilir (evrende hiçbir şey ışıktan hızlı gidemez ama evrenin kendisi ışıktan hızlı genişleyebilir).

Bu durumda kainatta ışığın ulaşamayacağı kadar uzak, belki de sonsuz sayıda evren olmalı. Bu evrenler sadece sanal parçacıklardan oluşan boşlukta birbirinden kopuk sabun köpükleri veya su kabarcıkları gibi yüzmeli.

 Evrenlerin dışında uzay ve zaman da olmadığı için bu aslında doğru bir ifade değil, ama şişme modeline göre boşlukta çok sayıda köpük evren olduğunu anlatmamızı kolaylaştırıyor.

1Liz Citrin. “WMAP The Wilkinson Microwave Anisotropy Probe”. Retrieved July 8, 2015.
2Banks, Tom; Fischler, Willy; Schenker, Stephen; Susskind, Leonard (1997). “M theory as a matrix model: A conjecture”. Physical Review D 55 (8): 5112–5128. arXiv:hep-th/9610043.
3https://www.ucl.ac.uk/news/news-articles/1108/110802-first-test-of-multiverse