Cizvitler İsa Tarikatı olarak anılan bir Hıristiyan tarikatıdır. Türkiye’de “İsa’nın Askerleri” olarak bilinir, üyelerine ise “Cizvit” denir. Hıristiyan olmuş eski bir İspanyol askeri olan Ignacio de Loyola (Aziz Loyolalı İgnatiyos, S.J.) tarafından 1534’de kurulmuştur. Bu tarikat Katolik mezhebini yeniden canlandırıp yayılmasına çalışmıştır. Fransa ve İspanya başta olmak üzere pek çok ülkede Engizisyon Mahkemeleri kuruldu. Bu uygulamalar sayesinde İspanya, Avusturya, Polonya, Fransa, Portekiz ve diğer pek çok ülke Katolik kalmış ve Cizvit Tarikatı sayesinde Katolik Hıristiyanlık tüm Orta ve Güney Amerika’ya egemen olmuştur.Başlıca yoğunlaştıkları alanlar misyonerlik ve eğitim kurumları açmaktır.
Günümüzde, Fransiskenler’den sonra Hıristiyanlığın 2’nci büyük tarikatı olan Cizvitler, Kilise’nin yeniden tanıma kavuşturulmasına ve onun modernleştirilmesine öncülük etmişlerdir. Cizvitler, çağın şartlarına uyabilmek ve hareket özgürlüğü kazanabilmek için dinî hayata birçok yenilik getirmiş; zorunlu oruç, pişmanlık duaları, tek tip giysi ve korolu ayin gibi Ortaçağ uygulamalarına son vermişlerdir.
Bir misyon tekniği olarak diğer dinlere olumlu bakış sergileyen ilk Hıristiyan hareketi Cizvitlerinkidir. Cizvitlerin benzer tarikatlardan en önemli farkının örgüt yapısında olduğu görülür. Tarikat üyeleri her zaman göze batmadan her türlü toplum içerisinde, o toplumun insanları ile aynı düzeyde ve uyum içerisinde yaşarlardı. Tarikat, ilk gününden itibaren kısa vadeli hedefler yerine hep uzun vadeli hedeflere yönelmiş ve özellikle insana yatırım yapmıştır. Gerçekten de insana yapılan yatırımlar sayesinde Cizvit tarikatı çok kısa sürede Avrupanın en önemli siyasi ve ekonomik gücü haline gelmiştir.
Cizvitlerin hedefi, kendilerinin Hıristiyanlığı tavizsiz yaşaması, diğer insanların da Hıristiyanlaştırılmasıdır. Luther hareketinin aksine onlar, kilise içinde kalarak reformlar yapmayı amaçlamışlardır. Bu noktada onların, kendilerinden önceki diğer Hıristiyan tarikatlardan farkları yoktur. Hızla büyüyen tarikat, karşı-reformu savunmada ve Katolikliği canlandırmada önemli rol oynamıştır. Tarikat, eğitime ve araştırmaya önem verirken, misyonerlikle de uğraşmış, dış ülkelerdeki misyonerlik faaliyetlerinde ağırlıklı olarak yer almıştır.
Çin’in Avrupalılar tarafından tanınması da Cizvitlerin gayretleri sayesinde olmuştur. Çin’de uygun misyon alanları olduğunu anlatmak ve Kilise’nin dikkatini oralara çekebilmek için onlar Çin’i, ” Kutsal Kitap’tan daha eski bir tarihi, dine bağlı olmayan mükemmel bir maneviyatı” yla bir ütopya ülkesi olarak göstermişlerdir. Daha önceleri dünya tarihi yazımına İsrail’le başlanırken, Cizvitlerin olağanüstü tanıtım yazıları sonucu olarak Voltaire kendi dünya tarihine, ” dünyanın en eski ve en terbiyeli milleti olan” Çinlilerle başlamıştır.
Uzakdoğu’da Cizvitlerin tutunabilmeleri, kimi gerekli teknik gelişmeleri de oralara taşımalarıyla mümkün olmuştur. Örneğin Çin’de ilk toplar ve tüfekler 17. Yüzyılda Cizvitler tarafından yapılmıştır. Cizvitler kimi zaman astronom ve matematikçi, kimi zaman takvim reformcuları, bazen ilgi çekici mekanik eşya imalatçısı bazen de topçu ve coğrafyacı olarak Çin imparatorunun teveccühünü kazanmışlardır. İmparatorluğu’n ilk işe yarar haritasını da onlar yapmıştır.
Avrupa’nın kırsal bölgelerinin Hıristiyanlaştırılması, karşı-reform sırasında, Cizvitler tarafından gerçekleştirilmiştir. Cizvitlik, gerek teşkilat kurallarının oldukça sert oluşu ve gizli tutulması, gerekse teşkilat yapısı nedeniyle masonluğa da benzetilmiştir.
Avrupa’yı etkileyen Reform hareketine karşı Papalık tarafından karşıt hareket 1540’lı yıllarda başlatıldı. Papa 3. Paul, Katolik ve Protestanları anlaştırmak istedi ancak başarılı olamadı. Papalık ciddi tedbirler almak zorunda olduğunu anladı. 3. Paul’ün aldığı 3 tedbirle Katolik kilisesindeki reform hareketi ve karşıt harekat başlamış oldu. Bu tedbirler, Cizvit tarikatının statüsünü tasdik etmek, engizisyonu yeniden teşkilatlandırmak ve Trento Konsilini toplamaktan ibâretti.
1537 yılının başında artık on kişi olan şövalyeler Venedik’te buluştular ve uzun zamandan beri planladıkları “Kudüse haçlı seferini” gerçekleştirmek istediler; fakat Venedik Cumhuriyetiyle Osmanlı Türkleri arasındaki savaş, bu yolculuğu olanaksız hale getirdi. 1538’de Loyola’nın küçük grubu onu başkan seçti. Bunun üzerine Loyola, Roma’ya giderek örgütün nizamnamesini Papa 3. Paul’e sundu ve bu yeni tarikatın tanınmasını ve korunmasını rica etti.
17 Eylül 1540’da Papa, tarikatı ve nizamnamesini üye sayısının altmışı geçmemesi şartıyla, tastik etti. Ayın 26’sında yeni tarikatın başına ‘general’ rütbesiyle atanan Ignatus Loyola, Papa’nın elinden tarikatı “Regimini mili-tantis ecclesiae”-Savaşçı Kilisenin Egemenliği’ni tanıyan emri aldı. Bu şekilde yeni “Cizvit Tarikatı”-Societatis Jesu, Roma-Katolik Kilisesi’nin yeminli savaş birliği haline geldi. Bu birlik aynı zamanda ‘Kutsal Baba’ya-Yani Papa’ya “body-guard”lık yapıyordu. Onlar Papa’yı her çeşit saldırıdan ve isyanlardan, özellikle “Lutherciler”den her vasıtayı kullanarak korumak ve Papalığın düşmanlarını yok etmekle yükümlüydüler.
Cizvitler düşmanı yalnız yenmek değil, her vasıtaya baş vurarak, yok etmek istiyorlardı. Onlar için parola şuydu; “Gaye, vasıtayı meşru kılar.” Modern anlamda vatandaşlık eğitimi ulus/devlet kavramının gelişimiyle ilgili olarak ilk kez 19. yüzyılda Fransa’da başlamıştır. 1762 sonrasında Cizvit Tarikatı’nın kaldırılması, mal varlığına el konulup öğretim de dâhil olmak üzere üyelerinin çalışmalarının durdurulması Fransız çocuklara laik bir eğitim vermek için fırsat sunmuştur. Eğitim artık kilisenin değil, devletin kontrolünde olduğundan eğitimde dinî amaçların yerini siyâsal amaçlar almıştır. 1762’de La Chalotais, Ulusal Eğitim Üzerine Deneme adlı eserinde devletin laikliği, ahlâkı ve ülkeye bağlılık duygusunu arttırmak için eğitimin kontrolünü alması gerektiğini öne sürmüştür.