Bir yıldızı, bir gezegeni veya başka bir gök cismini çevreleyen gazsal kubbeye verdiğimiz isim. Bakın devamında neler var;
 
Bir gezegen veya bir gezegen uydusu, yüzeyindeki kaçma hızına ve sıcaklığa bağlı olarak, sürekli bir atmosfere sahip olabilir. Ay gibi küçük cisimlerin ise kaçış hızları küçük olduğundan, atmosferi oluşturacak olan gaz molekülleri kolaylıkla bu cisimleri terk edebilir. Bir gaz molekülünün hızı sıcaklıkla artar ve moleküler ağırlıkla azalır. Hidrojen, helyum, metan ve amonyak gibi hafif moleküller bu yüzden; hidrojen, oksijen ve karbondioksit gibi ağır olanlarına nazaran, çok daha kolaylıkla uzaya kaçabilirler. Pluto gibi bazı cisimlerse o kadar soğukturlar ki, atmosferik gazlar bu cisimlerin yüzeyinde donmuş bir halde bulunurlar. Bir cisim; mesela komet çekirdeği gibi donmuş gazlar içeren başka cisimlerle çarpışmak suretiyle veya diğer başka prosesler ile gazsal boşluklardan yararlanabilirler.
 
Gezegen atmosferleriyle ilgili çalışmalar, 1960’larda bu amaçla hazırlanan sondaların yapımından itibaren, süratle gelişmiştir. Arz, Mars, Venüs, Jüpiter, Satürn ve Satürn’ün uydusu Titan sondalar vasıtasıyla oldukça yakından incelenmiş ve atmosferleri hakkında pek çok şey öğrenilmiştir. Merkür’ün en ince atmosfere sahip olduğu bulunmuştur. Jüpiter, Satürn ve diğer dev gezegenlerin hidrojen, helyum, metan ve amonyaktan müteşekkil derin atmosferleri muhtemelen doğrudan doğruya ilkel nebuladan meydana gelmişlerdir. Arza benzeyen gezegenler ise ilkel nebulanın ılık gazlarını yakalamak için çok küçüktürler; bunların, volkanlardan kaçan gazları yakalamış oldukları düşünülmektedir.
 
Güneş sisteminin keşfi, gezegenlerin atmosferlerindeki hava sistemlerini incelemeyi mümkün kılmıştır.
 
Venüs: Gezegenin üzerinde yavaşça dönen bulut, büyük bir sera etkisi.
 
Mars: Havas sisteminin yüzeyin topografyasından güçlü bir şekilde etkilendiği ince bir atmosfer.
 
Jüpiter ve Satürn: Büyük akışkan atmosferler, hava olaylarını yönlendiren dahili ısınma ve süratli dönme.