“Eğer siz kayıp kıtalara, medyumluğa ve UFO’lara gömülmüşseniz, bilimsel bulgular için akli yeriniz kalmamış olabilir. ” (Carl Sagan)
Sevgili arkadaşlar yukarıdaki Carl Sagan’ın ifadeleri son derece anlamlı ve düşünülmesi gereken ifadelerdir. Elbette ki bizim yapmış olduğumuz yıldızlar arası yolculuk ve zaman yolculuğu araştırmaları somut ve bilimsel düzeyde araştırmaları gerektirmektedir. Fakat hep dediğim gibi daima temkinli ve yüksek görüş gücüne dayalı bir araştırma ve düşünme biçimine sahip olmak gerekir. Bilgi nerden gelirse gelsin öncelikle bilgiyi kaynağına bakmaksızın kendi başına değerlendirmek gerektiği kanaatindeyim. Eğer somut çalışmalara dair bilgi, ‘sezgiler ve ileri yaklaşımlar’ veriyorsa o bilgi, kayda değer bir bilgi olup üzerinde düşünülmesi gerekir diye düşünüyorum. Bu açıdan Vahdet ekolü mensuplarından sevgili Ömer Sami Ayçiçek arkadaşımızın Agarta uygarlığı denen bir uzay uygarlığıyla telepatik olarak kurduğu irtibat sonucunda aldığı bilgiler benim ışıktan hızlı yolculuk teknolojilerine ait çalışmalarımla birebir paralellikte yanıtları içermektedir. Burada bu uzay uygarlığını temsilen Semiyun isminde Agartalı bir arkadaş sorulara yanıt vermektedir. Semiyun’un uzay yolculuğuna dair tüm ifadeleri benim ‘ileri yüksek teknolojinin varabileceği uzak ufuklara dair olan’ sezgisel yaklaşımlarımla örtüşür niteliktedir. Gerçi Ömer Sami ve Semiyun’un bu görüşmelerindeki ana hedef teknik bilgi vermekten çok esas gaye diyelim AGARTA uygarlığının dünya insanlığına tanıtımıdır. Ben, bu dört cilt halinde yayınlanmış olan Agarta adlı kitaptan teknolojik içerikli bilgileri seçerek siz okurlarımın dikkatine sunmak istedim. Umarım Semiyun’un verdiği bilgiler sayesinde benim çalışmalarım konusunda da biraz daha aydınlanmış olursunuz. Yani Semiyun’un ifadelerinin arkasında durduğumu ve bu ifadeleri kendi adıma sahiplendiğimi söyleyebilirim. Hemen hemen bir çok metafizik kaynaktan gelen bu türdeki teknolojik bilgiler Semiyun’un ifadelerinde adeta biraz daha netleşerek özetlenmektedir.
Aganta’lılar kendi bedenlerini bir yerden bir yere bizim düşünce gücü dediğimiz yöntemle bir anda taşıyabiliyorlar. Fakat bu yöntemle çok uzak bölgelere nakil pratikte birtakım sakıncaları da beraberinde getirdiğinden bu yöntemi çok sık kullanmıyorlar. Ama gelişmiş aletleri vasıtası ile bu amaca hizmet eden enerjiden yararlanıyorlar ve zahmetsizce kendilerini ve eşyalarını bu enerjilerin yardımı ile şuurlarını yitirmeden nakledebiliyorlar. Bu yöntem ile bazı gezegenlere de gidebiliyorlar. Fakat bu enerjiyi kullanma imkanlarının da bir sınırı var. Bu nedenle ve başka nedenlerden dolayı uzay gemileri çok önemli onlar için.
Agarta’lıların yanlarında taşıdıkları bir alet var ve onu kullanmak suretiyle istedikleri yere anında naklolabiliyorlar. Bu aletler daha büyük ana aletler ile ilişkili ve böyle lokal aletleri de var. Bu aletlerde bozulabiliyorlar. Ama sistem öyle kurulmuş ki, bozulmalarına imkan yok. Bu imkan ile yeryüzündeki herhangi bir yere anında gidebiliyorlar.
İnsanları ve eşyaları bir yerden bir yere taşımak için enerji kullanıyorlar. Bir dağı bir anda bir başka yere nakledebilecek durumdalar.
Agartalı’lar düşünce güçleriyle kendi vücutlarının vibrasyonel seviyesini bir üst boyut içerisine geçebilecek şekilde yükseltebilmekteler. Uzay gemilerinin de vibrasyonel seviyesini yükseltebiliyorlar. Ama bu durumda körü körüne bir gidiş ve kontrolsüzlük yok. Bir üst uzay/zaman alanı dediğimiz üst samanyoluna ve ya daha üst boyutlara- üst alemlere çıkıp oradan yararlanarak uzayın derinliklerine kolayca yolculuk yapıyorlar. Örneğin fizik kainat içindeki 200 milyon ışık yılı ötede bulunan bir gezegene gitmek onlar içinde imkansız. Çünkü bu, ışık hızı ile 200 milyon yılı alıyor. Fakat bir üst boyuta geçince oraya gitmek birkaç saatlik bir mesele oluyor. Büyükte küçüğü, küçükte büyüğü görmenin bir başka biçimi bu.
İşin enteresan yönü gidilen gezegenlerde de zamanlar farklı. Dünya zamanına göre örneğin; üç gün sonra yeniden gidilen bir gezegende çok uzun bir süre geçmiş olabiliyor, bir başkasında ise birkaç dakika.
Zamanın bu durumu Aganta’lılar için bir karmaşıklık ve sorun yaratmıyor. Aynı şekilde hangi gezegene ve gezegenin neresine gitmek isterlerse, sorunsuzca ve hatasız olarak bunu gerçekleştirebiliyorlar.
Aganta’lılar ışınlanma enerjisini kendi dünyalarında, dünyamızda insanları ve eşyaları bir yere taşımak için kullanıyorlar. Uzay gemilerinden yeryüzü için bu maksatla yararlanmıyorlar. Onlar bu enerjiyi güneş sisteminin ilerisine kadarki bir alan içinde kullanabiliyorlar. Örneğin Aya olsun, Venüs’e olsun insanlar bu ulaşım enerjisi vasıtası ile gidiyorlar. Hatta kendi uzay gemilerini bile bu enerji vasıtası ile nakledebiliyorlar. Fakat bu enerjinin yasası gereği bunu uzayın derinliklerine doğru olan nakil işlemlerinde kullanamıyorlar. Şüphesiz teorik olarak bu enerjiden yararlanmayı sağlayan aletleri daha küçük yapmak mümkün ama onu kullanmak için de gezegen gerekiyor.
Agarta’lıların gemileri bu uzayın uzak noktalarına olsun, üst saman yollarındaki (üst uzay) gezegenlere olsun, bir üst uzay boyutuna geçerek çok kısa sürede ulaşıyor. Bu hal altında gemiler farklı bir nitelik kazanmakla birlikte fonksiyonları zerrece değişmiyor. Bir geminin bulunduğu boyuttan, alemden bir üstüne bozulmadan geçmeyi gerçekleştirebilmesi çok yüksek bilgileri içeriyor. Bu nedenle pek çok medeniyet bu konuda, bu noktaya gelip kalıyor. Bir üste geçmesi yani bu bilgiyi alıp, teknolojiyi uygulaması ise uzun çalışmalara ihtiyaç gösteriyor.
Teorik olarak bu bilginin uygulanması sırasında bozulma, dağılma yani imha mümkün. Bunun örnekleri çok az sayıda olmuş. Ama genel olarak bu işlerle uğraşan medeniyetler, zaten çok gelişmiş olduklarından zamanı geldiğinde bu işi hatasızca başarıyorlar.
Uzay gemileri değişik şekillerde olabiliyor. Birkaç metreden birkaç kilometreye kadar boyları değişebiliyor. Büyük gemileri uzayda inşa ediyorlar. Bu gemilerde gerektiğinde yüz binlerce kişi kalabilirmiş. Uzay gemilerini teorik olarak her Agartalı insan kullanabilirmiş ama pratikte ancak bu bilgiye ve tecrübeye sahip ayrıca bu maksatla görev alan kişiler bu gemileri kullanırmış.
Agartalı’lara gemilerinin materyali kendi kendini onaran canlı materyal denebilecek bir maddeden mi yapılmıştır diye sorduğumuzda bu teknolojinin uzaydaki daha geri düzeyli uygarlıklarda kullanıldığını ifade etmektedirler.
Aganta’lılar bizimle aynı dünyayı paylaşan ama farklı bir vibrasyonel düzeyde bulunan yüksek bir uygarlık düzeyine ulaşmış gelişmiş bir insan gurubudur. Onlarda bizim gibi insanlar. Bizlere benziyorlar. Fakat onlar kendi ruhsal yapılarını keşfedip ruhsal güçlerini kullanabildikleri için bizimkine nazaran daha ruhsal esaslar üstüne kurulmuş bir toplum düzenine sahipler. Agartalılar insan beyninin ve zihnin evrenle ve evrenin sonsuz boyutlarıyla olan bağlantısını keşfettikleri için ve zihnin, düşüncenin, şuurun sonsuz potansiyellerini bilmekle kalmamış bunu kullanabilme olanağını da elde etmiş oldukları için bizlerden çok daha ileri bir uygarlık olma şansını elde etmişlerdir. Aşağıda Ömer Sami arkadaşımızla Agarta uygarlığından Semiyun’un soru ve cevap şeklindeki görüşmelerini ilginize sunuyorum.
Soru: Pek çok Agartalı kardeşimizin yaşadığı başka gezegenler var. Bunların hepsi dünyanın tabi olduğu zamana mı tabidir? .
Semiyun: İşin diğer püf noktası da budur. Her gezegenin aşağı yukarı farklı zaman, daha doğrusu zaman enerjisine tabiyeti vardır. Zamanı da bir enerji olarak nitelendirdiğimizde. O enerjiden de çok değişik şekillerde yararlanma imkanı kendiliğinden gündeme gelmektedir.
Soru: Şuurlu inanç bilgilerinde “maddenin görünmez hale gelişi” diye bir konu vardı. Molekül yapısı üzerinde oynandığında madde orada var olmakla birlikte, bizim açımızdan görünmez hale geliyordu. Böyle bir açıdan bu konuya yaklaşabilir miyiz.
Semiyun: Hayır böyle bir şey bizim açımızdan çok ilkel bir yöntemi ifade eder. Biz molekül yapılar üzerinde değil, doğrudan doğruya atomun henüz keşfetmediğiniz pek çok yapıları üzerinde hakimiyet kuruyoruz. Oralara farklı enerjiler uyguluyoruz. Bu sayede bizim açımızdan o parçaları, varlıklarına zarar gelmeden-bozunmaya uğramadan yok kılabiliyoruz. Yani görünmez yapabiliyoruz.
Soru: Bir uzay gemisi görünmez konumdayken duvarların içinden, meteor parçaların içinden ya da bir kara parçasının içinden onlarla çarpışmadan geçip gidebilir mi? Bir hayalet gibi!
Semiyun: Böyle bir durumda uzay aracı örneğin dünya yüzeyine indiği zaman kendi vibrasyonel seviyesi üzerinde küçük bir değişiklik yaparak görünmez olacak. Böylece yükseltilmiş vibrasyonel seviyesi ile o, söz konusu kara parçasının ya da kaya parçasının içinden geçerek arzu ettiği noktada tekrar vibrasyonel seviyesini, oranın vibrasyonel seviyesine ayarlayarak geçişini tamamlamış olacaktır. Gemilerimizle uzayda yol alırken karşımıza aniden çıkan bir meteor parçasını algılayan gemi içindeki aygıtlar sayesinde otomatik olarak saniyenin çok kısa bir süresi içinde geminin vibrasyonel seviyesini bir derece yükseltir ve yine çok kısa süre içinde yeniden eski konumuna ayarlama imkanına sahibiz. Bu adeta otomatiğe bağlanmıştır.
Soru: Örneğin A gezegeninden B gezegenine çok kısa sürede uzaysal bir sıçrama yaparak geçiş yapacağız diyelim. Bu durumda vibrasyonel seviyenin değişikliği konusunda ölçü nedir.
Semiyun: Bu da önemli bir konudur. Çünkü vibrasyonel seviye dediğiniz hadisenin mikro ve makroya doğru sonu yoktur. Biz elbette ki bundan çok öncelere nazaran daha kısıtlı vibrasyonel değişiklikler yapma imkanına sahiptik. Ama bu gün için bu sınır daha da genişlemiştir. Herhangi bir örnek verecek durumda sizin açınızdan değilim. Ama şöyle söyleyelim ki, bizde bu konuda çalışmalarımızı sürdürmekte, gemilerimizin vibrasyonel seviyesinin çok daha ötelerinde bulunan noktalara ulaşma arzusu içindeyiz. Bu nedenle de sürekli çalışmalar yapıyoruz ve her gün çok güzel ilerliyoruz. Şunu da önemle belirtirim ki, bizler bu konuda eğitilmekteyiz. Çünkü bu konu düşündüğünüzden çok daha ciddi sonuçları olan bir konudur. Bu nedenle de temkinli giderek gelişmeyi daima tercih etmekteyiz. Elbette ki her konuda aynı şey söz konusudur. Ama bu konunun inanın ki, yanlışı yoktur.
Soru: Yani vibrasyonel seviyeyi çok yükselttiniz. Bir daha geri dönmeme, toparlanmama hali olabilir veyahut da öyle bir boyutun içine girilir ki, o boyuttaki tehlikelerin ne olduğu bilinemez. Hepsinin araştırmasının tümüyle yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Semiyun: Düşündüğünüz gibidir. Vibrasyonel seviye değiştirildiği anda farklı bir boyut kavramı içerisine girmek durumundasınız. Bunların çok iyi anlaşılması, bilinmesi, amacın doğru olarak ortaya konması gerekmektedir. Aynı şekilde, dediğiniz gibi daima eskiye dönebilme imkanının da sağlıklı bir şekilde olması gerekmektedir. Bu ise sandığınızdan çok daha büyük bir bilimsel çalışmayı ve teknolojiyi gerektirmektedir. Teorik olarak bu tehlike var olmakla birlikte, pratikte biz Agartalılar bu konuda son derece başarılı sonuçlar almış bulunuyoruz. Bu güne kadar herhangi bir tehlike ile karşılaşmış değiliz ama karşımızdaki tehlikelerin de ne olduğunu biliyoruz.
Soru: Daha önceki görüşmelerimizden birinde uzaya açılan medeniyetlerin gelişmiş uzay araçları yapmış olabileceklerini, fakat kainattan bir başka kainata geçmek için boyut değiştirmeleri gerektiğini, süratli bir şekilde bu kainatın içinde hareket edebilmek için de o farklı boyutun imkanından yararlanarak çok kısa sürede, çok uzaktaki gezegene gidilebileceğini söylemiştiniz hatırladığım kadarıyla ve aynı şekilde halden hale geçmenin de büyük bir medeniyet farkı olduğunu da belirtmiştiniz. Bu fark ne kadardır? Yanlış mı izah ettim acaba?
Semiyun: Hayır yanlış izah etmediniz. Kainatınız içinde ki pek çok uygarlıklar, kainat içindeki gezegenlere henüz boyut değiştirerek gitme imkanına sahip değillerdir. Elbette ki bunun ötesinde yine sayısız gezegenlere ait uygarlıklar da bizim seviyemizin çok ötesindeki imkanlarla çok daha mükemmel yolculuklar yapmaktadırlar. Ama biz yine bu seviyeden konuyu ele alacak olursak kainatımız içindeki bir gezegenden bir gezegene gitmek normal olarak ışık hızıyla çok uzun zamanları almaktadır. Çok süratli uzay araçları ile yine bu kainatın imkanları dahilinde ışık hızı aşılamayacağından dolayı uzun zamanlara ihtiyaç bulunmaktadır. Ama şayet bir üst boyutun imkanlarından yararlanmak durumunu elde etmiş iseniz, uzay aracınızın vibrasyonel seviyesini yükselterek o boyuta geçer ve o boyut üzerinde çok kısa bir zaman süreci içerisinde yolculuk yaparak tekrar vibrasyonel seviyenizi düşürdüğünüzde mevcut kainatın içindeki çok uzak bir gezegene çok kısa bir sürede seyahat etme imkanına sahip olursunuz. Yalnız bu çok ileri bir aşamayı gerektirmektedir. Bizler yolculuklarımızı çok uzun bir zamandan beri bu yöntem ile yapmaktayız.
Soru: Düşünce gücünüzle olsun, başka teknolojik seviyenizin gücüyle olsun, adeta bozulmaz, tahrip edilmez aletler, sözgelimi; uzay gemileri yapmıştınız. Ama ben yinede şöyle düşünüyorum. Sözgelimi; o uzay gemileri ile güneşe yaklaşabilir misiniz? Vibrasyonel seviyesini değiştirmeden, normal haliyle. Yada yaklaşırsanız ne derece yaklaşabilirsiniz? O aletlerin dayanma gücü, güneşin verdiği ısının ötesinde midir?
Semiyun: Hayır değildirler ve inanınız ki, olamazlar da. Çünkü sizin güneş hakkındaki mevcut bilgileriniz inanın ki, her bakımdan yetersizdir. Biz güneşi sizin tanımadığınız ölçüde tanıdığımız için bu sözü söylemekte sakınca görmüyoruz. Kendi gemilerimizin metali adeta tahrip edilemez bir tarzda inşa edilmiştir. Ama onun tabi hali ile güneşin tabii halini kıyasladığınızda güneşin sıcaklığının eritme gücü, bizim gemilerimizin dayanma gücünü aşmaktadır. Ama bu durum bizim için bir sorun teşkil etmemektedir. Çünkü gerektiğinde gemilerimiz kendi yolları üstünde ortaya çıkan herhangi bir dünyadan, gezegenlerden, anında vibrasyonel seviyesini arttırmak ya da değiştirmek suretiyle, adeta delip geçercesine geçebilmektedirler.
Soru: Peki “Peki tahrip edilemez tarzda inşa edilmiştir” sözünden kastettiğiniz neydi?
Semiyun: Elbette ki o sözümüzü de boşuna söylemedik. O gemilerin yapısı yinede tahrip edilemez tarzda inşa edilmiştir ve bu tahrip edilemezliğin içine az önce sözünü ettiğim vibrasyonel değişiklikler de girmektedir. Ama bu son cümleyi hesaba katmasak bile gemilerimiz. İnanın ki, asla tahrip olmayacak şekilde yapılmışlardır. Ama bunun denemesini yapmaya kalkacak olursak, elbette ki gemilerimizin dayanma gücünden çok daha üstün mevcut güçler, haller mevcuttur. Ama sizlere bunların kıyaslamasını yapabilecek durumda değiliz. Çünkü sizin mevcut bilgileriniz neyi, neyle kıyaslayacağımızı anlamanıza imkan vermeyecektir. Ama yine aynı şeyi söylüyorum; gemilerimizin maddeleri pek çok uzay gemisinin yapılmış olduğu maddelerden çok daha güçlüdür. Şüphesiz ki, pek çok medeniyetin uzay araçları mevcuttur. Bizim uzay araçlarımız bu medeniyetlerin genel seviyesinin üzerinde güçlere imkanlara sahiptir. Hemen her bakımdan bu böyledir. Çünkü bizim medeniyetimiz, gerçekten şu kainat içinde gelişmiş sayılabilecek medeniyetlerden biridir. Ama şunu da yine önemle belirtirim ki, bizim dahi hiçbir zaman ilişkiye geçemeyeceğimiz seviyelerde medeniyetler, uygarlıklar, esasında bu kelimelerle bile ifade edilemeyecek yaratılmışlıklar mevcuttur. (… )
Soru: O halde kıyas, yine fiziki alemleri kapsayacak tarzda yapılabilir?
Semiyun: Elbette. Ancak bir şey kendine uygun düşebilecek bir şey ile kıyaslanabilir. Bizim sözümüz daha çok fiziki alemleri kapsamaktadır ve fiziki alemdeki kainatlar, fiziki alemlerdeki uygarlıklar ile karşılaştırıldığında, bizim uygarlığımızın gelişmişlik seviyesi genel seviyenin üzerindedir.
Soru: Uçan Daire başlı başına büyük uzay gemisi midir Çeşitli ebatlarda olmasına rağmen, yoksa birtakım daha önce bildiklerimizin ışığında, mesela; daha büyük gemilerin içinde bulunup da girip-çıkan yardımcı fonksiyonlar gören bir yapıda mıdır?
Semiyun: Aslına bakarsanız her iki tür de bizde mevcuttur. Yani çok büyük çaplı, oval olmayan daha değişik şekillerde uzay gemilerimiz de vardır ve bir uzay gemisinin içinde amaca uygun sayıda, daha değişik, sizin uzay gemisi dediğiniz tarzda uzay araçlarımız da vardır. Bu yapılacak işin niteliğine göre bizler tarafından rahatlıkla tanzim edilebilen bir durumdur. Düşündüğünüz gibidir; Yani gerektiğinde uzay araçlarımız birbirine eklenebilir. Bu da çok rahatlıkla yapılabilir ve böylece o amaca göre de uzay gemimiz ya da gemilerimiz hizmet verirler.
Soru: Peki yinede hacimsel olarak konuşursak, mesela; bu şekilde çok büyük uzay gemileriniz vardır dersek büyüklüğü hakkında bir fikir verebilir misiniz?
Semiyun: Elbette. Ama bunun boyu sizin mesafe ölçüleriniz ile 2, 5 kilometreyi geçmez. Yanlış duymadınız. Sizin için büyük bir rakamdır. Ama yinede 2, 5 kilometreyi geçmez. Elbette ki bundan daha büyük tarzda, çapta gemiler de yapılabilir. Ama bunun inanın ki, büyük bir önemi yoktur. O büyük gemilerimiz, büyük olmalarının gerçekten gerekli olmaları nedeni ile bu şekilde planlanmış ve yapılmıştır. Sözümüzü toparlarsak öyle olmaları icap ettiği için o büyüklükte yapılmışlardır.
Soru: Peki bu büyüklükte bir uzay gemisi yeryüzünde mi, yoksa uzayda mı yapılıyor?
Semiyun: Bu da önemli bir konudur. Bunun teknolojik seviye ile bir alakası yoktur. Boyları birkaç yüz metreyi bulan uzay araçları uzayda inşa edilmektedir. Çünkü yeryüzünde inşa edildikleri taktirde onu uzaya çıkartacak manyetik güç maalesef dünyanıza zarar verecek çapta bir güç olmak zorundadır. Bu tamamen fiziki bir kanundur. O çapta o hacimde ve o ağırlıkta bir parçanın dünyanın çekim gücünden uzaklaşabilmesi için çok büyük manyetik itme gücüne ihtiyaç vardır. Bu güç ise dünyaya, sizin de tahmin edebileceğiniz gibi önemli fiziki zararlar verir. Bu nedenle de bu çaptaki uzay araçları yerçekiminden uzakta yani uzayda inşa edilmektedir.
Soru: Dev ana gemileriniz içerisinde küçük çaptaki gezegenlere iniş için daha küçük çapta gemileriniz var mı?
Semiyun: Evet ana gemilerimiz içerisinde istenilen oranda daha küçük gemiler mevcuttur.
Soru: Tüm bu uzay gemilerinin bir kullanım süresi var mıdır.
Semiyun: Size inanılmaz gelse de bundan 1 milyon yıl önce yaptığımız uzay gemilerini hala kullanıyoruz diyebilirim. Çünkü bu uçan daireler öyle bir tarzda inşa edilmişlerdir ki, bozulmalarına imkan yoktur. Ama yine de şunu ilave edebiliriz ki, bu uçan dairelerimize biz, bu 1 milyon yıllık süre zarfında gelişen teknolojimize uygun olarak yeni araçlar ve gereçler ilave ettik. Ama hiç birini kaldırıp da sizde olduğu gibi müzeye koymadık, koymamıza da imkan yoktur. Daha birkaç milyon yıllık süre için diyorum.
Soru: Ama belki öyle bir seviyeye geleceksiniz ki, bu birkaç milyon yıl sonra belki fiziki bir araç kullanmaya ihtiyaç kalmayacak.
Semiyun: Hayır bunda yanılıyorsunuz. Fiziki kainatta yaşayan insanların, medeniyetlerin daima fiziki araç-gerece ihtiyaçları olacaktır.
Soru: Peki bu uçan daireler ne yakıtı kullanıyorlar? Bizim bildiğimiz gibi bir depoları mı var, bir enerji mi yükleniyor. Yoksa yine bildiğimiz gibi evrenin her zaman, her yerinde bulunan güçlerden, enerjilerden mi yararlanıyorsunuz?
Semiyun: Hayır. Uzay araçlarımızda herhangi bir yakıt deposu yoktur ve uzay araçlarımızın bu tür bir sorunu da yoktur. İşte konunun can alıcı noktası da buradadır. Aslında kainatın her yerinde daima mevcut bulunan güçlerden yararlanma yoluna gitmekteyiz ve bu güçlerinde açıkçası bir sınırı yoktur. Uzay araçlarımız kendi kapasiteleri oranında bu güçlerden her zaman için yararlanmakta, böylece ihtiyacı olan enerjiyi temin etmektedirler. Bizim enerjisiz kalma gibi bir problemimiz yoktur.
Soru: Peki bu gücü nasıl temin ediyorsunuz?
Semiyun: Elbette ki gemi kendi içinde bulunan aletler vasıtasıyla bu gücü, bu enerjiyi istediği yönde kullanmakta yani kendisini hareket ettirmekte, vibrasyonel seviyesini yükseltip alçaltmakta ve daha sizin bilmediğiniz maksatlarda kullanmaktadır.
Soru: Şimdi en büyük çaplı o 2, 5 kilometre boyundaki uçan dairelerinizi, uzay araçlarınızı yine düşünelim. Onlarda aynı küçük gemiler gibi veyahut da diğer gemiler gibi o büyüklükte olmasına rağmen, uzay yolculuklarını aynı prensip dahilinde mi yapıyorlar? Yani vibrasyonel seviyesini yükselterek bir üst boyuta, üst saman yoluna geçip Einstein’ın dediği gibi o solucan delikleri tünelinden (o kurtçuklardan) yararlanmak suretiyle mi yolculuklarını yapıyorlar? Bu, o büyük gemiler için de geçerli midir?
Semiyun: İnanınız ki büyük küçük bir sorun yaratmamaktadır. Geminin çapı birkaç metre de olsa, birkaç kilometre de olsa; prensip, değişmemektedir ve asıl uzak seyahatlere nispeten büyük çaplı gemilerimiz ile gitmekteyiz ki, o gemiler içlerinde bir çok küçük çaplı uçan daireyi de barındırmaktadır ve bu yolculuklar önceki ifadelerimde de belirttiğim gibi üst samanyollarından (üst boyutlardan) yararlanılarak yapılan yolculuklardır.
Soru: Bizim bir mesafe birimimiz var. Metreden başlıyoruz, kilometre den ve nihayet ışık hızından söz ediyoruz. Sizin uygarlığınız içinde bir mesafe ölçüsü söz konusu mudur?
Semiyun: Hayır. Bizler ‘zaman’ı nasıl sizden farklı bir şekilde niteliyorsak, aynı şekilde mesafeleri de sizden farklı olarak nitelendirmekteyiz. “Şu Samanyolu bize bu kadar uzaklıktadır, şu gezegenin boyu şu kadardır” gibi bir yaklaşımı ya da bu tür bir kavramı biz düşünmüyoruz. Böyle bir yaklaşım sizin realitenize uygun bir düşünce biçimidir. Çünkü biz insan varlığını çok farklı olarak ele aldığımız için, mesafeleri de insan varlığının yapısıyla değerlendirdiğimizden ortaya sizinkine benzemeyen bir mesafe nitelemesi çıkmaktadır. Benim fiziki kalıbım için A gezegeni birkaç ışık yılı uzakta olabilir sizin zaman ölçünüze göre ama ben kendi ruhsal gücümü kullandığım anda, o zaman ölçüsünü de niteleyerek, tekrar ediyorum, o zamanın niteliğini de hesaba katarak mesafeyi sizin düşünemeyeceğiniz bir süre içinde kat eder ve o gezegene ulaşırım. Burada “o gezegenin mesafesi şu kadardır” kavramı ortadan kalkar. Aynı sistemi gemilerimiz için de düşünecek olursak, zaman faktörünü de hesaba kattığımızda bizler ulaşacağımız gezegenlere sizinkine benzer bir mesafe koyamayız. Çünkü her gezegenin, her sistemin, her kainatın değişik zaman akış hızları olduğunu biz hesaba katıyoruz. Siz bu hesaplamayı yapmadan bir mesafe tahmininde bulunursanız ondan bilimsel manada kuvvetli bir netice çıkartmanıza imkan yoktur. Yani mesafelerin gerçek nitelemesini yapabilmemiz için, olayın içine mutlaka zaman akış hızını katmak gerekmektedir ki, tek başına buda yeterli değildir. Nihayet mesafe kavramı, iki gezegen arasındaki mesafe kavramı, (sizin için böyle bir kavram söz konusu olduğundan aynı şeyi söylüyorum) o iki gezegene karşı pozisyon alan varlığın ruhsal seviyesiyle de yakından ilişkilidir. Bunu da hesaba katarsak bizim sizinkine benzer bir mesafe kavramına sahip olmadığımız ortaya çıkar. Ama şu demek değildir ki, biz bu konuda bir bilgisizlik içindeyiz. Tam tersine bu konuda, bu şekilde yaklaşımımız sayesinde biz kainatın içindeki gezegenlerin nerede, niçin ve neden bulunduğunu biliyoruz. Uzay araçlarımızla da bu gezegenlere ulaşmak bizim için bu nedenlerle çok daha kolay oluyor. Bu konuya daha derinlemesine girmeye çalışırsak bu akşam için kafanızın karışabileceğini düşünüyorum.
Soru: O zaman şöyle bir kavram çıkıyor ortaya: Yani mesafe ile zaman kavramı birbiriyle çok yakın ilişki içinde diyebilir miyiz?
Semiyun: Elbette bizde zaten sözlerimizin içinde belirttik. Buna birde ruhsal varlığı ilave etmemiz gerekir ki, o zaman sonuç daha net bir şekilde belirlenebilsin.
Soru: Ama yine de şöyle bir kavram düşünülemez mi: Yani söz gelimi; dünyadan bir uzay gemisi havalanıyor ve diyelim ki Neptün gezegenine gidecek. Yine de belli bir zamanda oraya ulaşır.
Semiyun: Her gezegene elbette belli bir zamanda ulaşılır. Ama gerektiğinde biz o zamanları kısaltabiliriz. Şunu da önemle belirtirim ki, farklı boyutlara girdiğiniz anda zaman ve mekan hadisesi de birbiriyle kıyaslanamayacak, yani bir önceki boyutla kıyaslanamayacak şekilde büyüklük ve farklılık kazanmaktadır. Sizler bu konuların hemen hemen hiç birine dünya insanı olarak vakıf değilsiniz henüz.
Soru: Büyük çaplı uzay gemilerini yeryüzünde yapamıyorsunuz. Çünkü onu uzaya çıkartmak için sarf edeceğiniz manyetik itme gücü dünyanın fiziki kalıbına zarar verebilir. Bunu daha önce söylemiştiniz. Ama şöyle bilgilerimizde var; elinizde ışınlama teknolojisi var, o uzay gemisini uzay yerine yeryüzünde daha rahatlıkla yapıp bir anda uzaya ışınlayabilirsiniz. Veya uzay gemisini yine yeryüzünde yapıp o geminin vibrasyonel seviyesini yükseltmek suretiyle onu aniden yeryüzünden yok etmiş olabilirsiniz. Bu bilgileri bir arada karşılaştırırsak, bilgiler arasında çelişki ortaya çıkmıyor mu?
Semiyun: Hayır asla çıkmıyor. Çıkmasına da imkan yoktur. Birinci olarak söylediklerinize katılıyoruz. Büyük çaplı uzay gemilerini yeryüzünde yapmaya, yeryüzünün daha doğrusu dünyanın mevcut hali dikkate alındığında imkan yoktur. Çünkü büyük gemileri uzaya çıkartmak için kullanılacak güç dünyaya zarar vermektedir. Bu nedenle de uzay gemilerimiz uzayda inşa edilmektedir. Öncelikle şunu söylemeliyim ki, bir büyük uzay gemisinin bizim açımızdan uzayda ya da yeryüzünde yapılmasında zorluk ve kolaylık açısından hiçbir fark yoktur. Biz ister uzayda olsun ister yeryüzünde olsun, isterse de denizin derinliklerinde olsun bir uzay gemisini aynı kolaylıkla, zorlanmadan yapabilecek tüm imkanlara sahibiz. Bunu önemle belirtmek isterim. Gelelim çelişki gibi gözüken diğer konuya. Öncelikle yeryüzündeki bir büyük geminin bir yerden bir yere ışınlanması da, onu uzaya çıkartmak kadar enerji kullanımını gerektiren bir hadisedir. Işınlama hadisesinde “enerji kullanılmıyor” diye düşünüyorsanız yanlış düşünüyorsunuz. Beklide sandığınızdan çok daha fazla enerji kullanılmaktadır. Bu nedenle o uzay gemisi söz gelimi; yeryüzünde yapılsa bile ışınlama suretiyle uzaya çıkartılması yine teoride mümkün olmakla beraber, bu işlemi yaparken kullanılacak enerji yine dünyaya çok büyük zarar verebilir. Açık olarak ifade etmek gerekirse, o gemi kendi imkanları ile yeryüzünden uzaya çıkarken dünyaya vereceği zarar “1” olarak kabul edilirse, ışınlama suretiyle uzaya çıkartılırken vereceği zarar “5”tir dersem mübalağa etmemiş olurum. Vibrasyonel seviyesinin yükseltilmesi hadisesi de aslında ışınlama hadisesinden farklı bir şey değildir. Bu da aynı kategori içindedir. Söylediklerimizi incelerseniz ve mantık eşliğinde yorumlarsanız aralarında birbiriyle çelişen bir şey olmadığını görürsünüz ve bu konuya bu vesileyle temas etmiş olmanız da bizim için önemlidir. Ayrıca şunu söylemek istiyorum. Bizim, size verdiğimiz bilgilerde size göre mutlaka çelişkili şeyler olacaktır. Çünkü söylediklerimizi, verdiğimiz bilgileri siz kendi bilgi, teknik veyahut şuur seviyenize göre değerlendiriyorsunuz. Bu durumda bazı çelişkiler ile karşılaşmanız mümkündür. Bunu bize sorduğunuz anda zannedersem gerekli cevapları size verebiliriz.
Soru: Uzay gemileriniz için bir süratten bahsedilebilir mi? Hızdan bahsedilebilir mi?
Semiyun: Elbette bahsedilebilir. Ama bunu ikiye ayırmak gerekir. Birincisi fiziki kainat içindeki bir süratten bahsedilebilir. Biz bu konuda ulaşılması gereken yere inanınız ki, ulaşmış bulunuyoruz. Ondan ötesi fiziki cisimler için mümkün olmayan bir hadisedir. Doğal kanunlar, yasalar maddenin belirli bir süratten yukarı çıkmasına izin vermemektedir. İşte biz de bu sınıra ulaşmış bulunuyoruz.
Soru: Bu sınır bizim bulduğumuz ışık hızı kavramıyla eş bir sınır mıdır? Yani o uzay gemileriniz “saniyede üç yüz bin kilometre hız ile giderler ya da ona ulaşılmıştır” denebilir mi?
Semiyun: Hayır. Bu çok ama çok önemli bir noktadır. Bu kavram sizin sandığınızdan da önemlidir. Biz, sizin ışık hızı dediğiniz kavramı kullanmıyoruz. Ama şöyle söyleyelim ki, gemilerimizin vibrasyonel seviyesini değiştirmeden fiziki halleri ile en yüksek hız miktarı, sizin dediğiniz saniyedeki üç yüz bin kilometre den daha azdır. Tam üç yüz bin kilometre değildir ama nüans farkıyla o sınıra yakındır. Yani ışık hızı fiziki kainat içindeki en son hız limitidir diyebiliriz. Biz, sizin bulduğunuz bu yasanın temel prensiplerini çok daha gelişmiş bir halde bildiğimiz için üç yüz bin kilometrelik saniyedeki hıza ve onun ötesine çıkmıyoruz. Bir takım ilaveler ile dediğiniz rakamın üzerine çıkmak mümkündür ama söz gelimi üç yüz elli bin kilometre hıza yükselmek madde için imkansızdır. Buna, onun yasaları yani maddenin tabiatı elvermemektedir. Fakat bizim yaklaştığımız ve artık durduğumuz hız iki yüz seksen ile iki yüz doksan bin kilometre (sizin ölçülerinize göre konuşuyorum) arasında değişmektedir. Bu da bizim yakın gezegenleri ziyaretimiz için tatmin edeci bir hızdır. Ama şunu önemle belirtirim ki, bizim zaman kaybına da tahammülümüz yoktur. Bu nedenle Tanrı’nın bize sunmuş olduğu diğer imkanlardan yararlanarak gezegenlere çok daha kısa sürelerde gitmekteyiz.
Soru: Peki efendim bir uzay geminiz ışık hızını aşarsa, o ilave imkanlar da söz konusu olmazsa ne olur?
Semiyun: Dağılır. O maddi özelliğini tamamen yitirir ve o şartlar altında bir daha toparlanmasına da imkan olmaz. Kısaca cevap budur.
Soru: Yani moleküllerine, atomlarına mı ayrılır?
Semiyun: Daha da ötesine gider dersem şaşırmayınız. Çünkü konuştuğumuz bu kavram sandığınızdan çok daha geniş çaplı ve ciddi bir kavramdır. İleriki zamanlarda bu tür teknik konulara da girebileceğimizi ümit ederim ama şu anda bu kadarı yeterlidir.
Soru: Şimdi gelelim ikinci kavrama. Bu fiziki kainatlar için bahsedilebilecek bir sürattir ki, o noktaya ulaşmış bulunuyorsunuz. Peki diğer yaklaşım nedir?
Semiyun: İşte asıl önemli olan, süratten şayet bahsedilebilirse üzerinde konuşulacak konu, üzerinde çalışılması ve pek çok uygarlığın elde etmesi gereken bilgi, teknik, kudret ne derseniz deyin budur. Bu kavram elde edilmeden, bu seviyeye ulaşılmadan kainatların keşfi konusu ciddi bir konu olmaktan uzaklaşır, yani hayal olarak kalır, pratiğe, gerçeğe hiçbir zaman (uygarlıklar için söylüyorum) dönüşemez. Kainatların gerçekten keşfi, tanımlaması arzu ediliyorsa uygarlıkların bir üst boyut içinde ilerleyebilecek, çalışabilecek uzay gemileri yapmaya ihtiyaçları vardır. Daha önce de bahsettiğimiz gibi uygarlıkların büyük bölümü fiziki kainat içinde belirli sürate ulaşabilirler. Ama ondan öteye gitmek, daha yüksek bir sürate ulaşmak gerekirse mutlaka bir üst boyuttan (4., 5. ve bunu daha da arttırabiliriz ama o çok farklı bir hali ihtiva eder) yararlanmak zorundadırlar ki, burada da büyük bir medeni sıçrama yapmak zarureti vardır. Tıpkı düşünce gücü ile madde yaratma seviyesi gibi, bu konuda büyük bir merhaleyi beraberinde getirir. Bizim asıl sürat kavramına karşı yaklaşımımız gemilerimizin vibrasyonel seviyesini yükseltmekle elde edilen bir haldir. Geminin üç boyutlu aleme uygun vibrasyonel seviyesini yükselterek onu bir anda ortadan kaldırıp bir başka boyutun içine sokmak gerekir ki, ona 4. boyut demek nispeten daha uygun olur.
Çünkü doğrudan doğruya üç ile dört arasında bir geçiş yoktur. O da nüanslar halinde kendini ortaya koyar. İşte vibrasyonel seviyeyi yükselterek bu nüanslar halindeki gittikçe yükselen boyutlar, alemler içine girerek kainatta mesafe gibi gözüken ya da sonsuz uzaklıkları ihtiva eden halleri çok kısa sürede almak mümkündür. Ama bir geminin vibrasyonel seviyesini bir üst boyuta çıkartıp orada arzu edilen nitelikte tutup, kullanabilmek gerçekten yüksek bir seviyeyi gerektirir. Sizler ancak altın çağda yakın medeniyetlere, dünyalara fiziki araçlarımızın vibrasyonel seviyesini yükseltmeden gidebileceksiniz. Açıkçası şu andaki insanlığın geleceği için gemilerinin vibrasyonel seviyesinin yükseltilmesi suretiyle evrenin çok uzak noktalarına seyahat edebilme imkanı mümkün değildir. Bu insanların kabiliyetsiz olmalarından çok enkarne olacak ruhların genel tekamül seviyesiyle ilgilidir. Elbette ki bazı öğretmenleri ayrı tutmak gerekir ki, onlar kendi hayat planlarına uygun olarak bilgiler getirip dünya insanlığına bırakacaklardır ama bu bilgilerin içinde halkın ruhsal seviyesinin üzerine çıkacak bilgiler yer almayacaktır. Ümit ederim ki konu anlaşılmıştır.
Soru: Peki 4. boyutta diyelim ki uzay geminiz hareket ediyor. O boyut içinde de bir süratten bahsedilebilir mi?
Semiyun: O boyut içinde de bir süratten elbette söz edilebilir. Farklı medeniyetlerin o düzeye ulaşmış uzay gemileri örneğin 4. boyut içinde de farklı süratler ile hareket ederler. Ama en geri seviyede bir sürate sahip olan bir gemi yine de fiziki kainat içindeki sürat ile kıyaslanamayacak ölçüde yüksek bir sürat ile gitmektedir.
Soru: Yani kilometre kavramı filan asla düşünülemez?
Semiyun: Bu mümkün değildir.
Soru: Peki efendim aynı fiziki kainatta olduğu gibi, bir 4. boyutta da, bir 5. boyutta da hareket eden, o boyuta ait süptillikteki fiziki cisimlerin süratinin sınırından bahsedilebilir mi? Şayet süptil cisim, madde kavramını düşünürsek.
Semiyun: O kavramı düşünebiliriz. Oranın da maddesi mevcuttur. Ama daha çok süptildir ve nihayet fiziki cisimler, yani madde de gittikçe süptilleşerek bir noktadan sonra sıfırlanır. Bizim seyahatlerimiz çok daha süptil olan bu alemler içinde cereyan eder. Tamamen manevi alemlerde seyahat fiziki bir cisim için mümkün değildir. O apayrı bir konudur. Konuştuğumuz konu, hangi boyutta olursa olsun mutlaka süptilleşen ama maddeyi ihtiva eden alemler kapsamındadır. Doğrudur; 4., 5. boyutta da hareket eden nispeten süptil maddelerin de bir süratinden ve o süratin sınırından söz edilebilir.
Soru: İlave imkanlar ile uzay gemilerinizin hızını, ışık hızının ötesine çıkartabildiğinizi söylemiştiniz ama bunun hiçbir zaman üç yüz elli bin kilometre hız olamayacağını belirtmiştiniz. Bu ilave imkanlar nelerdir ve bu durumda hız ne olur? Ayrıca bu durumda geminin durumu ne olur efendim?
Semiyun: Öncelikle şunu söylemeliyim ki, ilave imkanları biz geminin ışık hızına yaklaşık bir sürat ile gitmesi halinde kullanmaktayız. Eğer daha önceki ifadelerimde yanlış anlaşılma olmuş ise onun düzeltilmesini belirtiyorum. Çünkü hangi ilave imkan söz konusu olursa olsun, ışık hızını düşündüğünüz tarzda aşmak mümkün değildir. Maddenin yapısını değiştirmeden asla bu mümkün değildir. İlave imkanlardan kast ettiğimiz konuyu iki yönlü ele alabiliriz: Birincisi, ışık hızına yakın bir süratte gidildiği taktirde dahi bazı ilave imkanlar devreye girmektedir ki, bu hız ile giderken bile sizin hayal bile edemediğiniz ve edemeyeceğiniz sorunlar ortaya çıkmasın. Bu birincisi. İkincisi ise, şayet ışık hızını aşarak gitmek gereken bir durum varsa, burada ilk konuya benzemeyen ilave imkanlar kullanılarak adeta maddenin yapısı, vibrasyonel seviyesi yükseltilmemiş olsa bile sizin yine idrak edemeyeceğiniz bir tarzda değiştirilerek saniyedeki üç yüz bin kilometrelik hızı aşmak mümkündür. Ama bu durumda bile üç yüz elli bin kilometrelik bir sürate çıkmak imkansızdır. Bu iki sürat arasında nispeten ortalarında diyebileceğimiz bir hız ile uzay gemilerimiz normal madde yapılarının bir miktar dışına çıkartılarak hareket etme imkanına sahiptir. Bu konunun sizin için anlaşılmaz hatta çelişkilerle dolu olabileceğini tahmin ediyorum. Ama konuştuğumuz şu konu sandığınızdan çok daha yüksek bir medeniyetin, bilimin, kudretin konusudur ve biz ancak sizin anlayabileceğiniz tarzda bir izahta bulunmaya gayret ediyoruz. Bırakın dünyanızı, kainattaki pek çok gelişmiş uygarlıklar bile bu konuları teorik olarak bilmekle birlikte, uygulama yapmanın imkansızlığı içinde bulunmaktadırlar. Çünkü hadise sandığınızdan çok daha yüksek bilgiyi, kudreti beraberinde getirmektedir. Ama bir kez daha önemle vurguluyorum ki, ışık hızına yakın bir hızda gemilerimiz seyahat ederken ancak ve ancak ilk başta sözünü ettiğim ilave imkanlar ile bu mümkün olmaktadır. İlave imkanları bilimsel birtakım tatbikatlar olarak şu aşamada size kısaca belirtebiliriz. Yoksa uzay gemisi asla o hıza dayanabilecek bir yapılaşma içinde değildir. Çünkü bu hızda çok şey normal konumunu yitirmekte, çok farklı, sizin idrak bile edemediğiniz problemler, aşılması, çözülmesi gereken problemler ortaya çıkmaktadır. Ama bilimin de, medeniyetin de, ilerlemenin de sonu gelmediği için maddenin vibrasyonel seviyesini değiştirmeden, yine maddenin kendi özelliğindeki imkanlardan, bulduğumuz, keşfettiğimiz ve üzerinde çalıştığımız ve nihayet başarılı sonuçlara ulaştığımız imkanlardan yararlanmak suretiyle ışık hızının ötesine bir miktar geçebilmiş durumdayız. Ama yine önemle belirtiyorum ki, bu durumda madde, madde özelliğini nispeten yitirmektedir. Madde özelliğini yitirmeden bir maddenin ışık hızının ötesine çıkması imkansızdır. Daha önce de bahsetmiştim. Bu mümkün değildir.
Soru: Bu durumda geminin hali ne olur efendim?
Semiyun: Gemi yine gemi olma özelliğini devam ettirir. Ama maddi ölçülerin bir miktar farklı bir yapısı içine girer ki, ona maddi ölçülerin ötesinde bir kelime bulmak icap eder. Gemi içindeki insanların da durumu aşağı yukarı aynı hali gösterir ama gemide bulunan insanlar akıl, şuur, irade gibi vasıflarını kaybetmezler. Bunun az çok ne büyük bir bilgi ve çalışma gerektirdiğini taktir edersiniz sanırım.
Soru: Peki ışık hızının çok daha ötesine bu özelliği kaybetmeden, hani ilave imkanlarla maddenin yapısını, yine maddenin kendisinde olan özelliğinden yararlanarak değiştirerek, 400.000-500.000 kilometre hıza çıkmak için çalışma yapmanın bir esprisi var mı efendim?
Semiyun: Aslına bakarsanız hem var, hem yoktur. Ama amaç bu değildir. O ancak sizin dünyanıza uygun bir düşünce tarzıdır. Her konuda olduğu gibi bu konularda da bilim insanlarımız çalışma yapmaktadırlar. Ama bir madde ile ışık hızını geçmenin mümkün olmadığını biz de çok önceden biliyorduk. Konu sandığınızdan çok daha geniş kapsamlıdır.
Soru: Asıl uzay gemilerinin, uzayda bir yerden bir yere gitmesi için farklı bir boyut içine girip o boyutta farklı zaman, mekan kavramı içinde hareket ederek kainatın bir ucundan bir ucuna gitmesini düşünüyorduk. Peki efendim, uzay gemileriniz kaçıncı boyutta seyahat ederek normal koşullarda fiziki kainattaki bir başka gezegene giderler?
Semiyun: Bu konu da bizim için önemlidir. Çünkü tamamen gelişmişlikle alakalı bir husustur. Taktir edersiniz ki, ilk başlarda biz ancak 3. boyut ile 4. boyut arasındaki seviyelerde seyahat ettik. Tabi fiziki madde, geminin fiziki maddesi bu durumda tamamen değişikliğe uğramaktadır. Daha sonra 4., 5. ve şu anda 8. boyuta kadar gemilerimiz ulaşabilmektedir. Ama oradaki hali size izah etmem mümkün değildir. Gemilerimiz, içindeki pilotun iradesine bağlı olarak bazen 4. bazen 5. bazen de 8. boyutta hareket ederek kainatın belirli noktalarına ulaşabilmektedir. Bu konuda biz hayli mesafe almış durumdayız. Şurada sözünü ettiğimiz mana aslında sizin idrakinizin çok ötesinde, çok yüksek bir seviyeye denk düşmektedir. Nihayet konuştuğumuz kelimelerdir. Ümit ederiz ki, bu konuda da Agartalılar olarak daha ileri mesafelere gidelim. Bu söylediklerim istisnasız bütün gemilerimizi kapsamaktadır.
Soru: Efendim gemi bir üst boyuta, ya da daha yukarıdaki boyutlara gidiyor ve sonra vibrasyonel seviyesini düşürerek tekrar fiziki yapıya bürünüyor ve fiziki alemlerin içine giriyor. Peki geminin 8. boyuttaki hali ne olur? O madde değil ama madde de taşınıyor nihayet, öyle değil mi?
Semiyun: Konu sandığınızdan çok daha yüksek boyutları ihtiva etmektedir. Önce 8. boyutun ne manaya geldiğini idrak etmeniz gerekir ki, bu mümkün değildir. Ama yinede olay; taşınan maddenin özelliklerine dayalı olarak yapılan bir aktarım işlemidir. Elbette ki 8. boyuttaki madde sizin düşündüğünüz maddeden oldukça farklıdır. Aslına bakarsanız bu boyutta maddeden söz etmek biraz abes olur. Ama yine de o boyutta madde diye nitelendirilebilecek yapılaşma vardır. Ama sizin düşündüğünüz madde ile onun bir kıyaslamasını dahi yapmak mümkün değildir. İşte biz fiziki kainattaki maddelerin bu özelliğinden yararlanarak içindeki, yine kendi özelliğinden sizin bugün bulmadığınız, keşfedemediğiniz özelliğinden yararlanarak gemimizi 8. boyuta çıkartıp orada kullanabiliyoruz ve inanınız ki, bu hal içinde gemimiz de, oradaki insanlar da kendi fonksiyonlarını kaybetmemektedirler. Ama gemimiz adeta oradaki maddenin özelliklerini taşır hale gelmektedir. Bunun aksi düşünülemez.
Kaynak : zamandayolculuk