5 Mayıs 1995 Cuma günü, İngiliz TV yapımcısı Ray Santilli Londra Müzesi’nde bir basın toplantısı düzenledi. Dramatik ama kısa bir girişin ardından, elinde 16 mm’lik 14 bobinden oluşan, ABD Askeri İstihbaratı’na ait bir filmin bulunduğunu açıkladı, film Ordu deyimiyle kaza geçirip düşen bir UFO’yu ele geçirme operasyonu olarak sınıflandırılmıştı, kaza sonrasıyla ilgili görüntüleri ve bazı dünya dışı ya da insan olmayan canlılara yapılan otopsi sahnelerini içeriyordu. Santilli, filmi 82 yaşındaki ordu fotoğrafçısı Jack Barnett’ten almıştı, film Barnett’in özel arşivine aitti. Temmuz 1947’deki Roswell UFO kazası sırasında çekilmişti ve Barnett bir kopyasını kendisine saklamıştı. Santilli ile ortak çalışan iş adamı Christopher Cory ise, aynı fikirde değildi, Barnett olayında uyumsuzluklar vardı ve filmin gizli servisler tarafından özellikle dışarıya sızdırıldığını düşünüyordu. Kaza ve otopsi ile ilgili bazı olaylar gerçekten düşündürücüdür ve Cory’in iddiasını desteklemektedir. Önce, Santilli’nin açıklamasının ardından Londra’ya gelen ve Haziran 1995’te filmi izleyen Taiwan’lı bir UFO araştırma grubu, benzer görüntüleri içeren bir diğer filmin, iki yıl önce 1993’te bir Çin UFO filminde kullanılmak üzere CIA’den satın alındığı ileri sürdü. İkinci ilginç olay, eski Hava Kuvvetleri istihbarat subayı Çavuş Dick Doty’nin iddiasıdır; Çavuş Doty, Roswell filminin daha öncelerde New Mexico’da, Los Alamos Ulusal Laboratuarı’nda gösterildiğini söylüyordu. Bu iddianın ardından 28 Haziran 1995’de, 19 senatör ve kongre üyesi (aralarında Steven Schiff’te bulunuyordu) otopsi filmini özellikle görmek istediler ve seyrettiler. Bir ay sonra, 28 Ağustos 1995’den başlayarak özel olarak hazırlanan “Alien Autopsy: Fact or Fiction?” adlı video-film dünya televizyonlarında gösterilmeye başlandı. Asıl şok, o anda yaşandı. TV filminde altı parmaklı, 60-70 cm. Boyunda dünya dışı canlılar görülüyordu, oysa Santilli’nin filmindeki yaratıklar dört parmaklıydılar ve boyları 40 cm’yi aşmıyordu, bu farklılığın nedeni neydi? Farklılık, bu kadar da değildi, her iki filmin arasında tarihleme farkları da vardı; benzer olaylar farklı tarihlerde veriliyordu. Sanki iki ayrı UFO kazası anlatılıyordu.
İkisi de gerçek mi yoksa ikisi de sahte mi?
Uyuşmazlıklar, yapaylıkların göstergesi olabilirler; yanı sıra da kasıtlı olarak hatalı bilgilendirme yoluna gidildiği düşünülebilir, hatta negatif bir kampanyanın varlığı varsayılabilir. 1947’deki kazadan sonra, Roswell’le ilgili olarak mantar gibi yayılan kuşkulara bir nokta koyulması için Santilli’nin filmi uygun görülmüş olabilir. Yani ortaya ikinci ama yapay ve de tanımlanmamış bir film çıkarılacak, böylece Santilli’nin filmi arada kalacak ve lekelenecektir. Alternatif olarak, bunun tersini de düşünebiliriz; yani Santilli’nin filmi sahtedir, gerçeği özellikle gösterilerek tepkiler izlenmiş ve farklılıkların algı düzeyi araştırılmış ya da sınanmıştır. İki filmin de sahte olması olasılığı ise, en çarpıcı olanıdır ve çok usta bir stratejinin de işaretidir; böylece genel bir kuşku yaratılacak, inanmayanlar kuşkulanıp korkacaklar ama Roswell’de bir şeyin yaşanmadığı da düşünürlerken (çünkü çelişkiler çok fazladır), ötekiler yani inananlar ise uyumsuzlukları ve hataları araştırırken kuşkuların içinde boğulup gideceklerdir. 20 dakikalık filmde, grenli görüntüler halinde (net olmayan tanecikli görüntüler), otopsi mahallinin çok iyi aydınlatılmış bir yer olduğu görülmektedir. Bu bölümde, üç otopsinin ikinci kez yapıldığı izlenimi vardır; üç insan görevli hastane ortamı bir yerdedirler, ikisi beyaz renkli radyasyon giysileri (biyolojik risk izolasyonu) giymiştir, üçüncüsü ise cam bir bölmenin ardından bakmaktadır. İzole giysiler içindeki iki görevli, siyah bir döşemenin üzerinde yatan yaratıkların bedenleri üzerinde çalışmaktadırlar. Yaratık, 60-80 cm. Boyundadır, başı büyük ve bir insanın başına före çok farklıdır, özellikle başın arka kısmı çok gelişmiştir. Yaratığın ya da yaratıkların iri, siyah gözleri vardır. Şişkin ya da şişirilmiş göbekleri ya da mideleri vardır, şişkinlik ölüm sonrası sendromu olabilir, altışar el ve ayak parmakları vardır. Birisinin bacağında bir yara dikkat çekmektedir, bunun kaza sonucunda olduğu varsayılabilir. Kafatasında ya da koltuk altlarında ya da değir yerlerde saç ve kıl yoktur. Ayrıca kaburga kemiklerinin olmadığı da dikkat çekicidir, kulaklar ve burun küçüktür ve eğer bir insanla karşılaştırılırsa bu organların gelişmemiş olduğu varsayılabilir, diş yoktur, dudaklar belirsizdir, kulakların çene kemiğinin altında olması ilginçtir, ayrıca göbek deliği de görülmemektedir. Göbeğin altında bir yaratıkta kadın cinsel organına benzer bir yarık vardır ama aynı yaratıkta meme yoktur. Bazı yorumlara göre bu ölü yaratık hibrid (iki cinsiyetli) olabilir yani insan/uzaylı çünkü jenital olarak yaratık değildir (!), memeleri olmadığı için de insan değildir. Diğer filmde otopsi yapılan yaratığın, BUFORA mensubu Philip Mantle’ın anlatımına göre boyu 20 cm daha kısadır, dört parmağı vardır ve beşincisinin olması gerektiği yerde bir uzuv çıkıntısı görülmektedir. Farklılıklar daha arttırılıp, sayılabilir fakat Kodak Film Şirketi’nin açıklaması tartışmaları kesip atmakta ve çaresiz bırakmaktadır. Çünkü filmin 1947 yapımı olduğunu resmen açıklanmıştır. Hangi filmin mi? İkisinin de.
“Kozmik Kültürler” buluşunca ne yapacağız?
27/29 Mayıs’ta Washington’da, Sheraton Otel’de üç günlük bir uluslararası toplantı yapıldı, saygın isimlerin katıldığı toplantının konusu dünya dışı bir yerden gelecek olan ziyaretçilere ya da kültüre verilecek en uygun yanıtın araştırılmasıydı. “Kozmik Kültürler Buluşunca” adlı konferansa bilim insanları, akademisyenler, hükümet görevlileri, profesyonel araştırmacılar, askeri yetkililer, gazeteciler ve dinsel konuşmacılar katıldı. Dünya çapındaki konferansta görüldü ki, politik, akademik, bilimsel ve medyatik çevrelerde net ve geniş bir kabul vardı, dünya dışı ilişkiye hazır olma gerçeğine ulaşmışlardı ve bir dizi zorlayıcı (kabul ettirici) önlemin alınmasını hatta bir devrimin gereğini düşünüyorlardı. Arlington Enstitüsü’nden Ulusal Güvenlik Uzmanı John L. Petersen, “karşılaşmanın” sonucunda geçerli değişim için toplumsal ve kültürel düzeydeki karışımın dramatik nedenler oluşturacağını, özellikle de enerji kaynaklarında sorunlar çıkacağını belirtiyor ve dünya dışı ilişkinin ve teknolojinin Orta Çağ’dan bu yana yani Aydınlanma’ya kadar zaten değişime neden olduğunu ekliyordu. Antropolog ve gazeteci Michael Hesemann ise, “İlişki’yi ikinci bir Kopernik Devrimi’ne benzetiyor; Sovyet UFO dosyalarının artık kamuoyuna açıldığını, kesin ve çarpıcı olayların yaşandığını ve 1989’da yaşanan olayı ise çok önemli bir örnek olarak gösteriyordu; o yıl Sovyet nükleer silah depolarının üzerine gelen bir UFO, iki saat boyunca dolanıp durmuş, ancak bir MİG savaş uçağının gelmesiyle uzaklaşmıştı. Harvard’lı psikiyatr Dr John Mack, konferansa yasaklanmış özel bir video-filmi sundu; filmde Güney Afrika’da bir okulun dördüncü sınıf öğrencilerinin tanıklıkları görüntülenmişti; çocuklar teneffüs sırasında, okulun bahçesinin üstüne kadar alçalan bir UFO’yu tanımlıyor ve anlatıyorlardı. Bir kız öğrenci, UFO’nun altında çok uzun boylu (2-3 m.) bir yaratığın belirdiğini ve kaybolduğunu anlatırken, diğerleri onu onaylıyordu. Washington Post’tan gazeteci Ruth Montgomery, bugüne kadar eline geçen sayısız ve karmaşık gözlem raporlarından söz ederken; “..
ama en önemlisi birçok askerin ve subayın bu konuda benimle konuşmak istemeleridir.” diyordu. Mexico’daki “Sixty Minutes” adlı TV programının yapımcısı olan Jaime Maussan, konferans katılımcılarına Meksika’da nüfusun yoğun olduğu merkezlerde gözlemlenen UFO’ları görüntüleyen video-filmleri gösterdi. Bantlarda araçların yapıları, UFO filoları, şeffaf bir alan (plazma mı?) içinde dikey uçan UFO’lar açık açık görülüyordu. Ama içlerinde bir tanesi çok çarpıcıydı; ilk görüntüde gece karanlığında neredeyse yere inmiş gibi duran bir UFO vardı, ardından peygamber devesine benzer bir yaratık ortaya çıkıyor ve kameraya dönerek sanki çekimi engeller gibi davranıyordu. Toplantıda söz alan bir diğer araştırmacı Sümer Kültürü uzmanı Zecharia Sitchin’di, ünlü araştırmacı antik Sümer tabletlerinden örnekler göstererek, dünya dışı canlıların modern insanın atalarıyla olan ilişkilerini anlattı. Kozmik Kültür Konferansı’nın organizatörü Dr Scott Jones, konferansı video-bantlar haline getirerek, Kongre üyelerine ve Beyaz Saray’a sundu; sunusunda akademik, profesyonel ve medyatik ortamlarda doğru ve düzeyli bilgilenmenin önemi ve dünya dışı yaşam gerçeğinin kabulü kesin çizgilerle vurgulanıyordu. Scott Jones, geçtiğimiz ay içinde, UFO’larla ilgili uyanışın düzeyini ölçmek ve Kongre üyelerinin tavrını belirlemek amacıyla ikinci bir atılımı başlatmış bulunuyor.
Gizli bir devlet mi?
13 Nisan 1995’de, Dr. Jesse Marcel Jr, Montana Eyaleti’nde Helena’da bir açıklamada bulundu. Dr. Marcel, Hava Kuvvetleri’nden bir haber alma subayının oğlunun 1947 Roswell UFO kazasıyla ilgili açıklamalarda bulunduğunu iddia ediyordu. 1991 yılında Dr. Marcel Washington’a bir davet almıştı, daveti yapan Senatör Robert Byrd adına çalışan Ulusal Güvenlik Görevlisi Dick D’Amato’duydu, Senatör Byrd aynı zamanda da Ulusal Güvenlik Konseyi’nin üyesiydi. Dick D’Amato, Dr. Marcel’le özel bir güvenlik odasında buluşmakta ısrar etmişti, Dr. Marcel buna karşı çıkmış ve “bir şey söylememe ve konuşmama” sözü vermemişti ama D’Amato ısrarını sürdürüyor ve güvenlikle ilgili konuların tartışılamayacağını söylüyordu. Buna rağmen buluşma gerçekleşti; D’Amato ilk olarak, Dr Marcel’i Roswell Kazası ile ve dünya dışı yaratıklarla ilgili olarak bilgilendirdi. Dr Marcel, yaşamında ilk kez Hükümet’in UFO kazasını kabul ettiğini ve gerçeği sakladığını itiraf ettiğini duyuyordu. Dr. Marcel, D’Amato’ya UFO kalıntısının şu anda nerede olduğunu sordu ama ajan; “Bunu biz bilmiyoruz (Ulusal Güvenlik Konseyi adına).” cevabını verdi. D’Amato’nun sonraki sözleri ise çizgi dışıydı; UFO Gerçeği ile bilgiler serbest bırakılabilirdi fakat inanılmaz bir güç vardı; bu gücün adı “Kara El’di ve Hükümet’e bağlıydı; sır kesinlikle saklanıyor ve çok büyük paralar harcanarak yasadışı işler yapılıyor hatta insanlar susturuluyordu. D’Amato, Dr. Marcel’e Ulusal Güvenlik Konseyi’nin bu insanları bulmaya çalıştığını ve hala neden gizliliğin sürdürüldüğünü anlamaya çalıştıklarını belirtiyordu. Dr. Marcel’in açıklamasından sonra, Dick D’Amato ile buluşan UFO Araştırmacısı Stanton Friedman tüm bu iddiaları onayladı. Bir diğer UFO belge araştırmacısı olan Timothy Good hemen harekete geçerek, Dick D’Amato ile Washington’da ve Londra’da birer görüşme yaptı. Good’da iddiaları onaylıyor ve yakında yayınlanacak olan kitabında bu görüşmeye özel yer vereceğini söylüyordu. 2 Temmuz 1995’te Londra’nın önemli gazetelerinden olan The Mail’de Britanya Savunma Bakanlığı Havacılık Bürosu Özel Araştırma ve Raporlar eski Sekreteri Nick Pope ile yapılan bir söyleşi yayınlandı. Pope, bir UFO inanıcısı olduğunu belirtiyor ve UFO’ların resmen açıklanmasından vazgeçildiğini, kendisinin de bu yüzden işinden istifa ettiğini ve Savunma Bakanlığı’nda üzerinde çalışılan sayısız resmi UFO raporu gördüğünü söylüyordu.
UFO’lar, ABD Başkanlık Seçimleri’nde
UFO Gerçeği’nin ifşa edilmesini engelleyen baskıcı ve zorlayıcı çeşitli etkiler karşısında ve ABD Başkanı’nın seçim yılı nedeniyle görülen lüzum üzerine, Kongre Üyesi Phil Graham ve Senatör Bob Dole, iyi bir hazırlık yaparak Demokratik Parti’ye karşı rastlanmamış bir tür “Ekim Sürprizi” oluşturdular. Ama bu bir düşünceden öteye geçemedi, aslında iki partinin amacı da UFO Gerçeği’nin politik malzeme haline getirmekti. Buna karşın, bir diğer UFO uzmanı olan Dan Smith, Dole ve Graham’ın seçim ekibiyle ilişkiye girerek, Dole ve Graham’a iletilen UFO bilgilerinin minimize edildiğini, bir Başkan adayının önceden kör edildiğini ve uyutulduğunu belirtiyordu. Güvenilir kaynaklara göre, gerek Cumhuriyetçi, gerekse de Demokratik Parti’ye bağlı komisyonlar, ne olursa olsun UFO’lar üzerinde gizlilik perdesini aralamak amacındaydılar; kısmen de olsa elde edecekleri her tür gizli UFO bilgisi, politik kulvarlarında çok önemli yararlar ve sonuçlar getirecekti. Sırf bu iş için Cumhuriyetçi Parti’den Hailee Barbour görevlendirildi ve yanında çalışan görevliler birçok astronotla görüşerek, onların UFO’lar hakkında ne bildiklerini öğrenmek istediler. Demokratik Parti ise ülke çapında bir UFO araştırmasını ya da sorgulamasını özel bir komite aracılığı ile başlatarak, toplumun ilgi ve düzeyini ölçmeyi amaçladı; sonuçlar seçim için malzeme olacaktı. Aslında, her iki partinin dışında, üçüncü bir aday da UFO konusunu izliyordu; bu aday Ross, Perot’tu; 1992 yılı boyunca süren seçim kampanyasında birçok kez geri dönüşler yaparak, UFO soruşturmalarını gündeme getirdi. 17 Eylül 1995’te UFO kampanyası resmen başladı ve başlangıç noktasında iki ulusal isim kullanıldı; Eski Başkan Jimmy Carter’e UFO’lar sorulduğunda, Carter’in cevabı şaşırtıcıydı; eski Başkan bu konunun CIA ile ilgili olduğunu söylüyor ve gizli bir Amerikan uçağının söz konusu olduğunu belirtiyordu. İşte örtü buydu, tüm gizli servisler bunu yapıyorlar ve en son noktada bu yönteme ya da gizlilik nedenine sığınıyorlardı. Aynı hafta Başkan Adayı Bob Dole, Başkan Clinton’un ekonomik politikasını (enflasyonsuz ekonomik büyüme) eleştirirken; “Bu, Hava Kuvvetleri’nin UFO’ların imkansız olduğunu söylemelerine benziyor.” diyordu
Kızılderililer, neyi açıkladılar?
Amerika’nın yerlileri olan Kızılderililerin ruhsal liderleri, ancak şimdilerde beyazlara açıkladıkları yüzyıllar öncesinden kalma antik Kızılderili söylenceleri dünya dışı ziyaretlerle ilgilidir. Bu ziyaretlerde, Kızılderililere yararlı bilgiler öğretilmiş ve hastalıklara karşı önlemler gösterilmiştir. İlk kez Haziran 1996’da biraraya gelen Kuzey, Orta ve Güney Amerika Kızılderili ırklarından ruhsal liderler ya da şamanlar, bazı dünya dışı yaşam araştırmacılarını davet ederek, kollektif bilgi çemberi hakkında bilgi verdiler. Dünya dışı canlılar, dört element sistemine dayanan bir tür yöntemi göstermişlerdi; yöntemin amacı onların varlıklarının açıklanmasıydı. Bu aslında karmaşık bir konu, daha doğrusu bir başka yazının konusu. Sonraya bırakarak günümüze dönelim; 1995 yılı UFO/Uzaylı gözlemlerinin artış gösterdiği bir yıldır. 9 Temmuz’da Missouri’de Versailles’ta iki Hava Kuvvetleri görevlisi ve yanı sıra da bir düzine tanık çok büyük üçgen şeklinde cisim ve dört disk gördüler, her birisi hemen hemen bir futbol sahası büyüklüğündeydi, yerde 20 ya da 25 dünya dışı canlı görülmüştü, tanımlar üç ayrı türü gösteriyordu. Koca kulaklı, eflatun renkli kısa boylu olanlar, şekli belirsiz ışık ya da enerji varlıklar ve insanımsı, tuluma benzer giysileri olan yaratıklar. 6 Ağustos’ta Bakersfield, California’da birçok insan neredeyse UFO bulutlarına tanık oldular, olay Bakersfield gazetelerinde yayınlandı. 7 Eylül’de öğleden sonrasında gümüş renginde, sigar biçiminde küçük bir uçak büyüklüğünde bir UFO ortaya çıktı. UFO inatla, o bölgede (Seattle) yer altında bulunan FEMA “Federal Acil Durum Ajansı” merkezinin üzerinde bir saate yakın bir süre dolaştı ve birkaç kez yere iniş yapar gibi davranışlarda bulundu. 20 Eylül’de Blackshear, Georgia’da, iki polis memuru 911 no’lu acil yardım telefonunu arayarak 6 ya da 8 farklı tipte UFO’yu haber verdiler. Bir polis, aracına atlamış UFO’yu izlemeye kalkışmıştı; bu arada 911’in görevlileri bürolarının dışına çıktıklarında, gökte farklı şekillerde ışıklı UFO’lar görmüşlerdi; ışıklar yere alçaldıklarında kırmızıdan yeşile dönüşüyordu; o kadar yakın ve belirgindiler ki, tam ortalarındaki kuşak benzeri çizgi ya da şekil dahi görülüyordu. 21 Eylül’de Salina, Kansas’ta yine iki polis memuru UFO’larla karşılaştılar ve videoya kaydettiler. 22 Eylül’de Redmond, Seattle’de kırsal alanda birisi profesyonel astronom olan iki kadın gökte büyük bir cisim ile karşılaştılar, cisim nabız gibi atan kızıl ışıklar saçıyordu. Kasım ayı başında, gündüz saatlerinde Salida, Colorado’da çok büyük sigar biçiminde UFO’lar profesyonel TV kameramanları tarafından görüntülendi. 11 Haziran 1995’te Washington, Langley’deki CIA Merkezi’nin üzerinde bir UFO görüldü, olay Virginia’daki The Washington Post gazetesinde yayınlandı, UFO merkezin üzerine doğru çok parlak bir ışık yansıtmış ve sonra kuzeye Great Falls, Virginia’ya doğru gitmişti. O anda, CIA’nın UFO Masası sorumlusu Ron Pandolphi, evindeydi. Acaba UFO’nun amacı neydi? Yoksa CIA’ya “Zamanı geldi.” mesajını mı veriyordu?
Çeşitli, denenmiş, güvenilir kaynaklar beklenti içindeler, gerek hükümet tarafından, gerekse de sivil uzmanlar tarafından yapılacak olan resmi bir açıklama artık beklentinin de ötesinde. UFO Gerçeği’nin gelecek beş ay içersinde resmi düzeyde, kanıtlarla birlikte açıklanması UFO olayını her konunun ötesinde görebilen uygar ülkelerin en büyük beklentisi. Söz konusu kaynaklar, insanlarla, dünya dışı canlılar arasındaki resmi ilişkinin 1996’da başladığını belirtiyorlar, içinde bulunduğumuz yıldaki ve 1998’deki olaylar öngörülen açıklamanın alt yapısının oluşturulması doğrultusunda gelişecek gibi görülüyor; yapılacak ilk açıklama, dünya dışı canlıların resmen kamuoyuna sunulması şeklinde olacak ve kaynaklara göre bu açıklama 1998’de de yapılamayacak. Yani biraz daha zaman gerek; anlaşılan inkarcı güçleri ve “Kara El” susturmak için daha epey çaba gerekiyor. Sonuç olarak yani bin yıla girmeden, belki de insanlık tarihi bildiğini sandığı tarihinin en büyük olayı ile yüz yüze gelecek.
Kaynak: Bu araştırma, klinik psikolog ve Sacramento, California’da danışmanlık yapan Richard J. Boylan, (Ph. D.) tarafından yapılmıştır. Boylan 1947’den beri UFO fenomenini araştırmaktadır; 1989’dan başlayarak UFO tanıkları ve gözlemcileriyle sayısız klinik-görüşme yapmış ve iki kitap yazmıştır. Dr Boylan aynı zamanda da, Klinik 3. Tür Terapisi Akademisi’nin (ACCET) kurucu yöneticisidir; Akademi’de UFO ve Uzaylı deneyimlerini yaşayanların ruhsal sağlıklarıyla ilgili çalışmalar yapılmaktadır.
Kaynak : Gizliilimler